ad itemscope itemtype="http://schema.org/WebSite"> Karaköy Gezilecek Yerler ve Karaköy Gezi Rehberi | Gezi Bilgileri

Karaköy Gezilecek Yerler ve Karaköy Gezi Rehberi

Karaköy Gezilecek Yerler ve Karaköy Gezi Rehberi başlıklı bu yazımızda, Karaköy Gezilecek Yerler ve Karaköy Gezilecek Yerler hakkında kısa bilgileri içermektedir.

Karaköy nerede ve Karaköy’e nasıl gidilir, Karaköy’de ne yenir, Karaköy gece hayatı ve benzeri niteliğindeki bilgiler ise Karaköy gezi rehberi niteliğinde yazılmış olan yazımızda yer almaktadır. Söz konusu yazı için tıklayınız…

Ayrıca Karaköy Gezilecek Yerler adlı bu yazımız, Galata gezilecek yerler kapsamında gezilmesi gereken Karaköy’e yakın bazı yerleri de kapsamaktadır. Bu kısa giriş bilgilerinden sonra yazımızın ana konusu olan Karaköy Gezilecek Yerler ve Karaköy Gezilecek Yerler hakkında bilgi vermeye başlayabiliriz.

Karaköy Gezilecek Yerler

Beyoğlu’nun önemli semtlerinden birisi olan Karaköy; tarihi eser, tarihi yapı ve tarihi yer konusunda ön plana çıkıyor. Tarihi birikimi ve kültürel çeşitliliği nedeniyle Karaköy gezilecek yerler listesine dahil edilebilecek birçok kültürel varlık, tarihi mekân, tarihi eser, tarihi yer, tarihi bina ve tarihi yapı mevcut. Bu kapsamda gerek şehir içinde gerekse şehir dışından birçok gezi turları düzenleniyor. İnternette de birçok gezi rehberi mevcut. Karaköy Gezilecek Yerler  ve görülmeye değer yerleri, adeta Karaköy ile özdeşmiş olan Karaköy Rıhtımı ve Karaköy Meydanı’ndan başlanabilir.

Karaköy Rıhtımı ve Karaköy Meydanı

Karaköy Rıhtımı ve Karaköy Meydanı

Söz konusu meydana bakan üç tane tarihi bina var. Karaköy Rıhtımından itibaren sırasıyla Ziraat Bankası binası, Karaköy Palas ve Minerva Han.

Ziraat Bankası Binası

Karaköy-Kadıköy Vapur İskelesi’nden Galata Köprüsüne doğru Rıhtım Caddesi üzerinde 140 metre kadar yüründüğünde söz konusu caddenin sağa ve tekrar sağa dönüş köşesinde yer alıyor. 1912 yılında Wiener Bank olarak yapılan bu tarihi bina, söz konusu bankanın 1931 yılında iflas etmesinden sonra yabancı ortaklı tütün rejisi tarafından kullanılmış. Ardından 1944 yılına kadar Badque Française tarafından kullanılan söz konusu tarihi bina, aynı tarihten sonra Ziraat Bankasına devredilmiş.

Tarihi Ziraat Bankası Binası

Tarihi Ziraat Bankası Binası

Dış cephesinde oldukça değişik türden süslemeleri olan bu binanın; meydana bakan cephesindeki sütunlar üzerinde bitkisel bezemeli saçaklar, üst katlarda ise defne yaprakları görünüyor. Giriş ve denize bakan üst köşelerde ise pruvasında kartal amblemi olan gemiler var. Yine denize bakan cephede dünyayı simgeleyen bir küre ile çocuklu bir kadın ve elinde çekiç bulunan bir erkek heykeli var.

Yukarıya Bankalar Caddesi’ne doğru Kemeraltı Caddesine paralel 200 metre kadar yüründüğünde Necati Bey Caddesi’ni geçince hemen sağ köşede Karaköy’ün tarihi yapılarından başka birisi olan Karaköy Palas yer alıyor.

Karaköy Palas

Karaköy Palas, 1. Ulusal Mimarlık akımının başladığı 1920’li yıllarda Türk mimarlar Kemalettin ve Vedat Tek ile İtalyan Mimar Giulio Mongeri tarafından yapılmış. Dört katlı söz konusu binanın üç giriş kapısı var ve üçü de ana caddeye çıkıyor. Dış cephesi asimetrik olarak inşa edilmiş olan bu tarihi bina, bitki ve geometrik bezemelerle süslenmiş.

Karaköy Palas

Karaköy Palas

Karaköy Palas’ın hemen sağ karşı tarafında Bankalar Caddesi ile Yüksek Kaldırım Caddesi’nin başladığı yerde Minerva Han yer alıyor.

Minerva Han

Günümüzde Sabancı Üniversitesi Kasa Galerisi olarak kullanılan Minerva Han, 1913 yılında inşa edilmiş. Yapım tarihinden itibaren sırasıyla; 1930 yılına kadar Atina Bankası’na, 1950 yılına kadar Deutschbank’a, 1980 yılına kadar Doğan Sigorta’ya, 1993 yılına kadar Ak Sigorta’ya hizmet verdikten sonra aynı tarihten itibaren Sabancı Üniversitesi’ne bağlanmış.

Dış cephesi mitolojik konularla süslenmiş olan bu tarihi yapı, beş kat olarak inşa edilmiş. Giriş kapısı üzerinde baykuş, teras kenarlarında kadın ve erkek figürleri, beşinci katta ise yılan kabartmaları bulunan söz konusu hanın ikinci katında ise kucağında meyve sepeti taşıyan Venüs heykelleri var.

Karaköy Rıhtımı ve Karaköy Meydanı’nı gezildikten sonra yine Karaköy’le özdeşmiş olan Galata Bankalar Caddesi’nden Karaköy gezilecek yerler gezisine devam edilebilir.

Bankalar Caddesi

Yaklaşık 350-440 metre uzunluğunda olan Bankalar Caddesi, batıda Okçu Musa ile Şair Ziya Paşa caddelerinin kesiştiği meydandan başlayıp Kemeraltı Caddesi ile Yüksek Kaldırım Caddesi’nin birbirine kavuştuğu noktada bitiyor. Bankalar Caddesi adı, her ne kadar bir cadde çağrışımı yapsa da bilinen anlamıyla bir bölgeyi tanımlamaktadır.

Bankalar Caddesi’nin önceki ismi Voyvoda Caddesi’ymiş. Osmanlılar zamanında Galata uzun süre Slavca/Hırvatistan’dan gelen bir Voyvoda tarafından yönetildiği için bu isimle adlandırılmış. Ancak özellikle Kapitülasyonlar döneminde birçok ulusun banka binasının bu bölgede bulunması ve Cumhuriyet döneminde de Türk Bankalarının bu bölgede hizmet vermesi nedeniyle Sonradan Bankalar Caddesi ismiyle anılmaya başlanmış.

Bankalar Caddesi

Bankalar Caddesi

Kuruluş tarihi 1500’lü yılların başına kadar uzanan bu cadde ve çevresi, 1500-1600’lü yıllarda daha çok yerleşim bölgesi niteliğindeymiş ve birçok konut varmış. 1700-1800’lü yıllarda ise bankerler ve sarraf bankerler bu bölgeye yavaş yavaş yeni bir ticaret kolonisi kurmaya başlamışlar. Bunun sonucunda da söz konusu cadde ve çevresine birçok hanlar ve iş merkezleri açılmaya başlanmış.

1863 yılından Bankalar Caddesi’nde Osmanlı Bankası’nın kurulup faaliyete başlamasıyla birlikte ardı ardına birçok banka da burada aynı tarihten itibaren yer edinmeye başlamış. Selanik Bankası, Alman Bankası, Rus Dış Ticaret Bankası, Atina Bankası ve benzerleri söz konusu bankalardan bazıları. Devam eden tarihi süreçte ise Merkez Bankası, Sümerbank, Garanti Bankası, Tütün Bank, İş Bankası ve benzerleri de buraya yerleşmiş. Bu kapsamda cadde üzerinde ve çevresinde birçok tarihi bina ve tarihi yapı ile tarihi han ve ibadet yerleri bulunuyor.

1940’lı yıllarda bankalarla birlikte birçok kuruluşun, işletmenin, sigorta şirketi Bankalara Caddesi’nde hanlar edinmiş. Günümüzde de söz konusu cadde ve çevresi ile ara sokaklarda bankalarla birlikte elektrik malzemeleri satıcıları ve ithalatçıları yer alıyor.

Yüksek Kaldırım Caddesi ile Kemeraltı Caddesi’nin kesiştiği yerden Bankalar Caddesi’ne girip 120 metre kadar yüründüğünde sol tarafta caddeye bakan Osmanlı Bankası Müzesi var. Müzenin tam karşısında sağ tarafta ise Kamondo Merdivenleri yer alıyor. Her ikisi de görülmeye değer yerler.

Osmanlı Bankası Müzesi (Garanti Kültür)

Osmanlı Bankası, 1856 yılında kurulmuş ve 1863 yılında devlet bankası statüsüne yükseltilmiş. Bu tarihi binada ise Osmanlı Bankası’nın merkez şubesi yer almış. Söz konusu tarihi binada, Garanti Bankası çatısı altında Osmanlı Bankasının arşivi sergileniyor. Müzenin kurgusu Osmanlı Bankasının kuruluşundan itibaren başlıyor, büyüme süreci, büyüme sürecinde yaşadığı önemli değişiklikler, yaşanan sıkıntılar, borsa operasyonları, ülke çapındaki şubeleri, kronolojik sıraya göre sergileniyor.

Osmanlı Bankası Müzesi

Osmanlı Bankası Müzesi

Ana eksenini Osmanlı Bankası’nın tarihini oluşturan söz konusu müze, yalnız bir kurumun öyküsünü anlatmıyor aynı zamanda kendi döneminin siyasetini, ekonomisini, toplum yapısını, gündelik yaşamını da anlatıyor.

Kamondo Merdivenleri

1850’li yılların tanınan ailelerinden birisi olan ve yaşadığı dönemdeki devlet adamları ve sadrazamları arasında büyük etkileri olan Abraham Saloman Kamondo anısına 1870-1880 yılları arasında yapılmış. Yaşadığı dönem boyunca yaptığı sürekli bağışlar nedeniyle kendisine kont unvanı da verilmiş. Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomik ve sosyal yaşamında çok önemli yeri olduğu söylenen Kamondo ailesinin, 2005 yılında yapılan Kamondo Anma Etkinlikleri kapsamında söz konusu merdivenler de restore edilmiş.

Kamondo Merdivenleri

Kamondo Merdivenleri

Bankalar Caddesi’nden yukarıya doğru 100-120 metre civarında yürüyüp sağ istikamette yukarı doğru çıkan Galata Kulesi Sokağı’na girip merdivenlerden devam ettiğimizde merdivenlerin bitiminde sağ köşede Ceneviz Binası, soldaki sokakta ise St. Piyer Hanı yer alıyor. Merdivenlerin bitiminden Galata Kulesi Sokağı’na doğru 50 metre kadar yüründüğünde sol tarafta ise St. Piyer Kilisesi yer alıyor.

St. Piyer Hanı ve Ceneviz Binası ile St. Piyer Kilisesi

Ceneviz Binası üzerindeki mermerden yapılmış levhada yer alan bilgilere göre söz konusu bu tarihi binanın 1314 yılında yapıldığı yazıyor.

Ceneviz Han

Ceneviz Han

Her iki tarihi binanın da biraz kendi kaderine terk edilmiş bir görüntüsü var gibi. Aynı bölgede yer alan St. Piyer Kilisesi ise üzerindeki bilgilerden 1800’lü yılların başında yapıldığı zannediliyor.

St. Piyer Han

St. Piyer Han

Buradan tekrar Bankalar Caddesi’ne inip sağa yukarı doğru yürüdüğümüzde söz konusu caddenin bitiminde sol istikametteki Yenikapı sokak, Abdussalah Sokak, Sarı Zeybek Sokak istikametinde ilerlediğimizde Hacı Hanım Sokak üzerinde Arap Cami var.

Arap Cami

İlk olarak 1200’lü yılların başında yapılan IV. Haçlı Seferleri sırasında Katolik Latinler tarafından yapılan Arap Cami, İstanbul’un Fethi öncesinden kalan tek gotik kilise olduğu söyleniyor. Söz konusu kilise Fatih Sultan Mehmet tarafından 1475 yılında kiliseden camiye çevrilmiş. 20 yıl sonrasında İspanya’dan çıkarılan Endülüs Araplarının caminin çevresindeki mahallelere yerleştirilmesiyle birlikte söz konusu cami, Arap Cami olarak anılmaya başlanmış. Arap cami olarak adlandırılmasının bir başka nedeninin ise kilisenin çan kulesinin 714 yılında Şam’da yapılan ünlü Emevi Cami’nin minaresine benzetilmesi olduğu söyleniyor.

Arap Cami

Arap Cami

Arap Cami, tarihi süreç içerisinde birçok tadilat görmüş. En son olarak 1913-1919 yılları arasında köklü ve geniş çaplı bir onarıma tabi tutulmuş. Bu tarihi yapı her ne kadar büyük ölçüde İslamlaşmış olsa da dışarıdan dikkatli bakıldığında geçmişinin mimari özellikleri halen taşıyor. Sivri külahlı, hayli yüksek kare biçimli gotik kulesi bu duruma en büyük örnek.

Arap Cami’den Tersane Caddesi’ne inip sağa Haliç üzerindeki Atatürk Köprüsü’ne doğru 130-150 metre yüründüğünde sağ ve sol tarafta Galata Surları kalıntıları yer alıyor.

Galata Surları

Galata Surları hakkında genel bilgiler, Galata Gezilecek Yerler ile Galata Kulesi Tarihi adlı aşağıda linkleri verilen yazılarımızda yer almaktadır.

  • Galata Kulesi Tarihi hakkında bilgi için tıklayınız…
  • Galata Gezilecek Yerler hakkında bilgi için tıklayınız…
Galata Surları

Galata Surları

Haliç tarafında metro hattı köprüsünün altında olan Galata Surları kalıntıları ile Atatürk Köprüsü arasında ve söz konusu köprünün hemen yanında Haliç kıyısında bir Mimar Sinan eseri olan Sokullu Mehmet Paşa Cami yer alıyor.

Sokullu Mehmet Paşa Cami

Mimar Sinan’ın son dönem önemli eserlerinden biri olan Sokullu Mehmet Paşa Cami, 1973-78 yılları arasında yapılmış. Bu caminin en büyük özelliklerinden birisi caminin alt katının dükkanlardan oluşması ve söz konusu camiye merdivenler aracılığı ile girilebiliyor.

Sokullu Mehmet Paşa Cami

Sokullu Mehmet Paşa Cami

Mimari yapısı Süleymaniye Cami’ne benzeyen bu caminin diğer bir özelliği ise yapılırken pencerelerinden Süleymaniye Cami’nin dört minaresinin de görülebilmesiymiş. Kapı ve pencerelerinde iyi bir ahşap işçiliği olan Sokullu Mehmet Paşa Cami’nin mermerden yapılmış minberi de güzelliği ile dikkat çekiyor.

Sokullu / Yeşildirek Hamamı

Sokullu Paşa Cami’nin hemen karşısında yer alan Sokullu Hamamı, Yeşildirek Hamamı olarak da biliniyor. Kaderine terk edilmiş bir görüntüsü olan söz konusu hamamın yapım tarihi bilinmiyor. Sokullu Paşa Cami’ni bir külliye gibi değerlendirirsek söz konusu caminin yapım tarihini takip eden yıllarda yapıldığı söylenebilir.

Sokullu / Yeşildirek Hamamı

Sokullu / Yeşildirek Hamamı

Sokullu Mehmet Paşa Cami ve hamamını görüp tekrar Tersane Caddesine çıkıp Karaköy istikametine doğru hiçbir yere sapmadan yürüdüğümüzde, söz konusu cadde istikametinde devamında da Kemeraltı Caddesini geçip karşıda Necati Bey Caddesi, ardından sağ tarafta Gümrük Sokak istikametinde 900 metre kadar yürümeye devam ettiğimizde Gümrük Sokak üzerinde Kemankeş Kara Mustafa Cami yer alıyor.

Kemankeş Kara Mustafa Cami

1638-1644 yıları arasında sadrazamlık yapmış olan Kemankeş Mustafa Paşa tarafından 1642 yılında yapılmış olan söz konusu cami, kapısındaki kitabede 1766 yılında yapıldığı yazıyor. 1766 yılının yazılmasının aynı tarihte geçirdiği büyük bir onarımdan kaynaklanmış olabileceği söyleniyor. Ok atmasındaki ustalığından dolayı kemankeş denmiş olan, Arnavut asıllı söz konusu sadrazam; saray entrikaları sonucunda idam edilmiş.

Kemankeş Kara Mustafa Cami

Kemankeş Kara Mustafa Cami

Kemankeş Kara Mustafa Cami’nin hemen arka tarafında değişik ve enteresan hikayeleri olan Yeraltı Cami var.

Yeraltı Cami

Yeraltı Cami’nin şu andaki yerinde, 574-582 yılları arasında hüküm sürmüş olan Doğu Roma İmparatoru 2. Tiberyos zamanında bir mabet olduğu söyleniyor. Bir başka rivayete göre 714 yılında İstanbul’u almak üzere gelen Arapların 7 yıl süren savaşlardan sonra şehitlerini defnettiği mezar yeri de söz konusu yerdeymiş. Söz konusu rivayetin devamına göre bu mezarlardan birisi Türkler tarafından türbe haline getirilmiş. Diğer bazı mezarların etrafı ise yine Türkler tarafından parmaklıklarla çevrilmiş. İşte bu eski yapının 1. Mahmut (1730-1754) ve 3. Osman (1754-1757) dönemlerinde sadrazam olarak görev yapan Bahir Mustafa Paşa tarafından cami haline getirilmiş.

Yeraltı Cami

Yeraltı Cami

İkisi deniz tarafından ikisi de kara tarafından olmak üzere toprak seviyesinde dört giriş kapısı olan bu caminin arka tarafındaki kapısından aşağı doğru inilerek giriliyor. Toplam 56 tane taşıyıcı ayağı olan Yeraltı Cami’nin çatısı, tonoz çatı sistemiyle yapılmış. Taşıyıcı ayaklar üzerinde yarım kubbeler mevcut. Kule şeklindeki orijinal tek şerefeli minaresi depremde yıkılmış yerine yenisi yapılmış.

Yeraltı Cami’nden Kemankeş Caddesine çıkıp sola Tophane tarafına doğru aynı cadde üzerinde 95 metre civarında yüründüğünde solda Güllüoğlu Baklavacısı var. Devamında aynı cadde istikametinde 90 metre daha yüründüğünde ise solda Karaköy Lokantası yer alıyor. Bu iki lezzet durağında bir mola verilebilir.  Ya da Karaköy gezilecek yerler gezisi tamamlandıktan sonra uzun süreli keyifli bir yemek yenebilir.

Karaköy Lokantasından Kemenkeş Caddesine çıkıp, önce soldan Galata Şarap İskelesi Sokak, ardından sağdan Hoca Tahsin Sokak istikametinde toplam 200 metre civarında yüründüğünde  bu noktada Hoca Tahsin Sokak yolu üzerinde, değişik bir Rus Kilisesi var.

 Rus Kiliseleri

Bu kiliseler bildiğimiz alışılagelmiş kiliselerden değil. Çatıların en üst katında şapel şeklinde. Bunlar Aya Panteleymon, Aya Andrea ve Aya İlya. Mesela bunlardan birtanesi Hoca Tahsin Sokak’tan, binanın en üst altıncı katında yer alıyor. Aşağıdan bakıldığında turkuaz renkli kubbeleri gözüküyor. Sadece Hoca Tahsin Caddesinde yürürken tarihi binaların çatılarına bakıldığı zaman görülüyor, başka yerden görülmüyor.

Aya Panteleymon Rus Ortodoks Kilisesi

Aya Panteleymon Rus Ortodoks Kilisesi

Bu şapel tarzı kiliseler, 1850’li yıllarda yapılmış. Kudüs’e hac için giden Beyaz Rusların, İstanbul’da verdiği molalarda konaklama ve ibadetleri için yapılmış. Ayrıca 1917 yılında gerçekleşen Rus devriminde, Kızıl Ordu’ya yenilen Beyaz Rus ordu mensuplarının İstanbul’a göçtüklerinde misafirhane olarak kullandıkları yer.

Aya Panteleymon Kilisesi’nin bulundu tarihi binadan, Hoca Tahsin Sokak’a çıkıp aynı sokaktan sol tarafa, Tophaneye doğru 70 metre civarında gidildiğinde sağda, Bağımsız (AzizYahya) Türk Ortodoks Patrikhanesi yer alıyor.

Bağımsız (AzizYahya) Türk Ortodoks Patrikhanesi

Ortodoks Hristiyanların Doğu Patrikhanesi tarafından tanınmayan bir Türk Kilisesi olan Aziz Yahya Kilisesi, aynı zamanda Türk Ortodoks Patrikhanesi görevini de yerine getirdiği söyleniyor. Söz konusu patrikhaneye bağlı olarak toplam üç kilise varmış. Bunlar; Meryem Ana Türk Ortodoks Kilisesi, Aziz Aya Nikola Kilisesi ve Aziz Aya Yani Kilisesi.

Patrikhane 1921 yılında Türk Bağımsızlık mücadelesini destekleyen Pavlos Karahisarithis tarafından ilk olarak Kayseri’de kurulmuş. 1915 yılından papaz olan Pavlos Karahisarithis, Akdağmadeni’ne atandığında Eftim adını almış. 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi açılış duası okuyan din adamları arasında Papa Eftim de yer almış.

Türk Ortodoks Meryem Ana Kilisesi ve Patrikhanesi

Türk Ortodoks Meryem Ana Kilisesi ve Patrikhanesi

1924 yılında ayinleri yönetmeye başlayan Karahisarithis/Eftim adını daha sonra Zeki Erenerol olarak değiştirmiş. Karahisarithis ailesi, dönemin Türk Hükümeti tarafından mübadeleden muaf tutulmuş.

2008 yılında III. Patrik Eftimin kızı Sevgi Erenerol, sonraki yıllarda bir kumpas olduğu yargı kararıyla anlaşılan Ergenekon Operasyonları kapsamında göz altına alınmış. Söz konusu kumpas davasında, Türk Ortodoks Patrikhanesi örgüt karargâhı olduğu iddia edilmiş.

Türk Ortodoks Patrikhanesi’nden çıkıp önce Akçe Sokaktan Necati Bey Caddesine, ardından caddeye çıkınca sola yürüyüp sonra ilk sağdaki Sakızcılar Sokaktan Kemeraltı Caddesine çıkınca hemen sağ tarafta cadde üzerinde Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Ortodoks Kilisesi yer alıyor.

Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Ortodosk Kilisesi

İstanbul’un en eski Ermeni kiliselerinden biri olan Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi, ilk olarak 1360 yılında Surp Sarkis adında yapılmış. Bu ilk kilisenin yerine 1431 yılında şimdiki isimle yeni bir kilise inşa edilmiş. Bu yeni kilise de 1958 yılındaki Karaköy-Tophane yol yapım çalışmaları esnasında önce kısmen daha sonra da tamamen yıkılmış. Daha sonra 1965 yılında Mimar Bedros Zobyan tarafından eski yerinden biraz ileride tekrar inşa edilmiş.

Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Ortodosk Kilisesi

Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Ortodosk Kilisesi

Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi, Cumhuriyet döneminde inşa edilen birkaç kiliseden biri olduğu söyleniyor. Söz konusu kilise, külah biçimindeki kubbesi ile Ermeni kiliseleri arasında özel bir yere sahipmiş.

Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi’nden Kemeraltı Caddesine çıkıp, sola Karaköy istikametine doğru 90 metre yüründüğünde sağ tarafta caddenin öbür kıyısında, Saint Benua Kilisesi ve Lisesi var.

Saint Benoit Kilisesi ve Lisesi

İstanbul’un en köklü Latin Katolik kurumlarından birisi olan Saint Benoit, aynı zamanda Türkiye’nin en eski eğitim kurumlarından da birisidir. Söz konusu lisenin tarihi 1583 yıllarına kadar gidiyor. Tarihi süreci içerisinde birçok evrim geçiren, siyasi olaylar ve değişikliklere ayak uyduran lise, günümüze kadar mevcudiyetini koruyarak gelmiş.

 Saint Benoit Fransız Lisesi

Saint Benoit Fransız Lisesi

Saint Benoit Kilisesi ve Manastırı ise Cenevizli Benedikten tarikatı papazlarının kilisesi olarak da biliniyor.  Bu tarihi yapının yerinde, ilk olarak, 1200’lü yıllarda bir su sarnıcı varmış. Ardından sarnıcın üzerine, 1300’lü yıllarda, Santa Maria Della Citerna  adlı bir kilise yapılmış. Sonrasında ise 1427 yılında Saint Benoit Manastırı yapılmış. 1540 yılında Fransa Kralı I. François talebi ve Kanuni Sultan Süleyman’ın izniyle bu manastır, Fransa Büyükelçiliği şapeli olarak kabul edilmiş. Söz konusu kilise böylelikle diplomatik koruma altına alınmış. Değişik yıllarda geçirdiği yangınlar ve hasar onarılarak günümüze kadar gelmiş. Daha kapsamlı bilgi için tıklayınız…

Karaköy Gezilecek Yerler ve görülmeye değer yerleri gezdikten sonra, değişik bir ruhu ve karakteri olan Karaköy ara sokaklarında bulunan kafe, bar, pastahane ve restoranlarında keyifli bir vakit geçirilebilir. Bu şekilde yapılacak Karaköy gezilecek yerler gezisinden sonra, başka bir günde ise, Tophane gezilecek yerler ve görülmeye değer yerler gezilebilir.

  • Tophane Gezilecek Yerler hakkında bilgi için tıklayınız…

Cevapla