Buenos Aires’te Gezip Görülecek Yerler
Buenos Aires, kendine özgü bir mimari yapıya sahip. Ayrıca zengin Avrupa mirası nedeniyle, Güney Amerika’nın Paris’i diye anıldığı söyleniyor. Farklı tarzları bir araya getiren bu şehir, Madrid gibi de olduğu iddia ediliyor. Buenos Aires gezimizi “Güney Amerika Gezi Rotası” içinde yaptık.
Buenos Aires şehri Atlantik Okyanusu kıyısında, Rio Parana ve Rio Uruguay nehirlerinin oluşturduğu huni biçimindeki Rio de la Plata adı verilen ağızda, Güney Amerika kıtasının doğusunda bulunuyor. Rio de la Plata’nın Buenos Aires’te bulunan kısmı yoğun balçıkla kaplı. Su çok derin değilmiş ve derinlik genellikle 20 metreyi aşmıyormuş.
Buenos Aires 2 Şubat 1536 tarihinde Pedro de Mendoza tarafından Puerto de Nuestra Senora Santa Maria del Buen Ayre adıyla kurulmuş. Başka bir rivayete göre ise isim Rio de la Plata’daki havanın güzel oluşundan dolayı seçildiği yönünde. Mendoza’nın şehri kurduğu yer bugünkü San Telmo bölgesinin bulunduğu yermiş.
Mendoza’nın emrinde 16 gemiyle birlikte gelen 1.600 adam varmış. Yaz sonunda geldiklerinden dolayı tahıl ekmek için çok geç bir dönemmiş. Yerli Querandi Kızılderilileri avcılık ve toplayıcılık yapıyorlarmış. İspanyollar tarafından Mendoza’nın birliklerine yiyecek sağlamaya zorlanmışlar. Bunun üzerine yerliler de sürekli olarak İspanyollara saldırmışlar. Bu saldırıların sonucunda, Mendoza’nın sömürgecileri 1541 yılında bölgeyi terk etmek zorunda kalmışlar.
Şehir 1580 yılında Juan de Garay tarafından Ciudad de la Santisima Trinidad Puerto Santa Maria de los Buenos Aires (Kutsal Teslis’in Şehri ve Kutsal Güzel Hava Bakiresi Meryem’in Limanı) adıyla tekrar kurulmuş.
Gezip görülecek önemli yerlerle ilgili kısa bilgiler aşağıda belirtilmiştir.
1. La Boca ve Caminito
Riachuelo Nehri’nin ağzına kurulduğu için, İspanyolca ağız anlamına gelen Boca adı verilmiş, bu semte. Cenevizli göçmenler, La Boca’ya gelip yerleştiklerinde yıkık dökük harabe bir şekilde olan gecekondu evlerini, hangi türden boya buldular ise onunla boyamışlar. Kırmızı, yeşil, sarı, mavi, siyah, beyaz… Daha sonra aynı boyalarla Caminito Caddesi’ndeki diğer evleri de, ressam Benito Quinquela Martin boyamış ve semti daha da güzelleştirmiş. Böylece, renga renk bir semt çıkmış ortaya.
Hafta sonları el işi pazarlarının kurulduğu bu yer, tango seyredip keyifli bir vakit geçirilebilecek bir yer. Boca Juniors futbol takımı ile ünlü, La Boca. Zamanında liman işçilerinin oturduğu fakir bir semt iken, bugün turistik bir yere dönüşmüş. Her ne kadar turistik bir yer olsa da gece vakti yalnız başına sokaklarda dolaşmamak gerekiyormuş. Biz herhangi bir olumsuz durumla karşılaşmadık.
2. Recoleta
Arjantin aristokrasisinin yıllarca mesken tuttuğu bu bölge başkentin en karakteristik, en şık semtlerinde biri durumunda. Merkeze biraz uzak olmakla birlikte, metroyla bu semte ulaşmak zor değil. Ya da bizim gibi yürümeyi seviyorsanız, yürüyerek de ulaşabilirsiniz, hem de gezmiş olursunuz.
Bu bölgede bulunan ve semtle aynı ismi taşıyan Recoleta Mezarlığı da en az semt kadar meşhur ve turistik bir yer. Bir çok ziyaretçiyi buraya çeken en önemli neden ise Evita’nın mozelesinin de burada olması. Bir birbirinden ünlü sanatçıların, yazarların, devlet adamlarının mezarı da burada. Kocaman kocaman, tarihi eser gibi duran mezarların bulunduğu bu yer küçük bir köy gibi.
3. Buenos Aires Dikilitaşı
1936 yılının Mayıs ayında, kentin kuruluşunun 400’üncü yıl dönümü anısına inşa edilmiş. Plaza de la Republica’nın merkezinde bulunan anıtın toplam yüksekliği 67 metre ve 49 metrekarelik bir alanı kaplıyor. Alberto Prebisch tarafından tasarlanmış. Anıtın inşaatı sadece 4 hafta sürmüş.
Tarihi boyunca özellikle siyasi odaklı birçok vandalizme maruz kalmış. 1980’lerde bir aktivist grup tarafından üst pencerelerinden anıta boya dökülmüş. Bu da kent yönetiminin anıtın etrafını çitle çevirmesine neden olmuş. Bu davranış önceleri tepki toplamışsa da sonraları vandazlimi azaltarak doğruluğunu ispatlamış.
1 Kasım 2005 tarihinde Arjantin Boyama ve Restorasyon Endüstrisi tarafından finanse edilerek kapsamlı bir restorasyona tabi tutulmuş.
4. Puerto Madero
Buenos Aires’in en iyi durumda olduğu dönemlerde kentin yükünü çektiği, bir liman semti, burası. Göçmenlerin Avrupa’dan gemilerle geldiğinde ilk gördükleri yermiş ve de deri ihracatının merkezi konumundaymış.
1990’lı yılların sonlarında kentsel dönüşüm projesi kapsamında tamamen baştan sona yenilenmiş. Sıradan vatandaşların giremeyeceği, lüks restoranların, cafelerin, barların, sinemaların, alış veriş mağazalarının olduğu yer haline gelmiş.
5. Plaza de Mayo
Plaza de Mayo, İstanbul’un Taksim Meydanı gibi bir yer. Zaman zaman, çeşitli siyasi gösteriler ve etkinlikler yapılıyormuş, bu meydanda.
Meydanın en ünlü yapılarından biri, Casa Rosado. Bu yapının en büyük özelliği pembe bir bina olması ve de Başkanlık Sarayı olarak kullanılıyor olması. Bu pembe bina, daha çok, Juan Peron ve eşi Evita’nın balkondan halka hitaben yaptıkları konuşma görüntülerinden hatırlanıyor.
6. Cafe Tortoni
Buenos Aires’in en ünlü ve Arjantin’in en eski cafesi. Dünyaca ünlü şair ve yazar Borges, dünyanın en büyük tango efsanesi Carlos Cardel ve bir başka şair Alfonsina Storni baş başa her daim oturuyorlar; tabi ki birebir bal mumu kopyalarıyla. Söz konusu bal mumu heykelleri çok başarılı olduğu söyleniyor.
Gerçek hayatta ise Gardel ve Borges’in birbirleriyle hiç bir alakası olmamış. Borges’in anlar şiiri için “tıklayınız…”
7. Dokuz Temmuz Caddesi
Burası Dünya’nın en geniş caddesi. İstanbul’da ki Vatan Caddesi’nin neredeyse dört katı genişliğinde. Genişliğinin, tam 150 metre civarında olduğu söyleniyor. Diğer bir özelliği ise çok uzun olması. Dümdüz bir çizgi halinde kilometrelerce uzayıp gidiyor. O kadar düz ki, caddenin bir başından sonu rahatlıkla görülebiliyor. Dikilitaş ta bu cadde üzerinde.
Ayrıca, Buenos Aires şehir gezimiz esnasında Arjantin hakkında edindiğimiz yeni bilgileri “Arjantin Gezi Notları” mıza ilave ettik.