Fransa Tarihi
Fransa Tarihi başlıklı bu yazı, çok kısa olarak hazırlanmıştır. Antik Çağ’da başlayan Fransa tarihi ‘nin günümüze kadar olan sürecini özet olarak kapsamaktadır.
Antik/Eski Çağ Dönemi Fransa Tarihi
Antik tarih, MÖ 3000 – MS 500 dönemini kapsamaktadır. Günümüz Fransa’sının sınırları bu dönemdeki Antik Galya‘nın sınırlarıyla aynı olduğu söyleniyor.
Ancak Galya, MÖ 1. yüzyılda Roma İmparatoru Julius Caesar tarafından ele geçirilmiş. Böylece Galya halkları da yavaş yavaş Roma kültürünü ve Roma dilini benimsemeye başlamışlar. Daha sonra bu dil, zamanla kendi içinde değişime uğramış. Sonuçta bugünkü çağdaş Fransızcanın temelleri o zamanlar oluşmaya başlamış.
MS 2 ve 3. yüzyıllarda Hristiyanlık da ilk olarak Fransa topraklarında yavaş yavaş görülmeye başlamış. Ardından sonraki iki yüzyıl içinde Hristiyanlık hızla yayılmış. Öylesine hızlı yayılma olanağı bulmuş ki, bu konu yazılara bile konu olmuş. Aziz Jerome bu durumu yazılarında Galya’nın “sapkınlıktan kurtulmuş” olan tek bölge olduğunu belirtmesine neden olmuş.
Orta Çağ Dönemi Fransa Tarihi
Orta Çağ, Eskiçağ ile Yeniçağ arasında kalan yani Roma’nın doğu ve batı olarak ayrıldığı 395 yılıyla başlayıp İstanbul’un fethiyle sonlanan dönemdir. Bu dönemde Romanın ikiye ayrılmasıyla birlikte MS 4. yüzyılda, Galya’nın Ren Nehri kıyısındaki doğu sınırları Cermen boyları tarafından yönetiliyordu.
Ayrıca 5. ve 6. yüzyıllar Avrupa açısından kaotik bir dönemdi. Franklar, Germenler, Gotlar ve Avarlar gibi barbar kavimlerin Roma’ya saldırdığı, olaylı bir dönem yaşanıyordu. Bu topluluklar içinde en etkili olanı ise Franklardı. Franklar, aynı zamanda Fransa‘ya antik Francie adını da bu dönemde vermişlerdi.
Günümüzde kullanılan Fransa adıysa Paris dolaylarında bulunan Capet krallarının yönettiği derebeyliğin bulunduğu bölgenin adından gelmektedir. Roma İmparatorluğu’nun düşüşünden sonra, Avrupa topraklarında yayılan Cermen boyları içinde Franklar, Katolikliğe giren ilk topluluklardı. Bu nedenle Fransa’ya “Kilisenin en büyük kızı” sıfatı verilmiş. Franklar da buna dayanarak kendilerini “Fransa’nın en iyi Hristiyanları” olarak adlandırmışlar. Sonuçta böylece Frankların Avrupa’daki yükselişi başlamış ve İmparatorluğa doğru ilerlemişler.
Frank Krallığı’nın genişlemesi
843 tarihli Verdun Antlaşmasıyla Fransa tarihi, ayrı bir ülke olarak ilk defa başlamış. Başka bir deyişle Karolenj İmparatorluğu‘nun Doğu Frank Krallığı, Batı Frank Krallığı ve Orta Frank Krallığı olarak üçe ayrılmasıyla başlamış. Bunların içinde Batı Frank Krallığı hemen hemen bugünkü Fransa topraklarını kaplıyordu. Nitekim çağdaş Fransa’nın temelleri de bu krallık üzerine kurulmuştur.
987 yılına kadar Karolenj Hanedanı Fransa’yı yönetmiş. Bu tarihte Fransa Dükü ve Paris Kontu Hugh Capet, Fransa kralı olarak taç giymiş. Böylece Fransa Krallığı başlamış. Onun soyundan gelenler ile Valois ve Bourbon hanedanları da aşamalı bir dizi savaşlarla ülkede birliği sağlamışlar. Böylece sonuçta Fransa Krallığı büyümeye ve yükselmeye hep devam etmiş.
Yeni Çağ Dönemi Fransa Tarihi
Yeni Çağ, 1453 yılında İstanbul’un fethedilmesiyle ya da 1492 yılında Amerika kıtasının keşfedilmesiyle başlayan ve 1789 Fransız İhtilali ile sonuçlanan dönemi kapsamaktadır. Bu dönemde yani 1600’lü yıllarda Krallık yönetimi en tepe noktasına ulaşmış. Özellikle de kral XIV. Louis’in döneminde zirvelerini yaşamış diyebiliriz.
Bu süreçte Fransa, Avrupa kıtasının en kalabalık ülkesi hâline gelmiş. Avrupa kültürü, Avrupa politikaları ve ekonomisi üzerinde en etkili güçlerden birisi olmuş. Sonuçta Fransızca dönemin diplomasi dili olmuş. Hem de uzun süre bu niteliğini korumayı başarmış. Ayrıca aydınlanma çağı da büyük ölçüde Fransız entelektüel çevrelerinde bu dönemde gerçekleşmiş.
Sonuçta 1700’lü yıllarda Fransız bilim insanları büyük bilimsel buluşların altına imzalarını atmaya başlamışlar. Ayrıca bu dönemlerde Fransa; Afrika, Amerika ve Asya kıtalarında birçok denizaşırı toprak edinmiş.
Yakın Çağ Fransa Tarihi
Yakın Çağ, 1789 Fransız ihtilali ile başlayıp 1918’de 1.Dünya Savaşı’nın bitimiyle sonuçlanan dönemi kapsamaktadır.
Fransız Devrimi
Fransa’da krallık sistemi 1789 yılında gerçekleşen Fransız Devrimi’ne dek hüküm sürdü. Fransız Devrimi sırasında dönemin Fransa Kralı XVI. Louis ve eşi Marie Antoinette ile onlara yakınlığı olduğu düşünülen yüzlerce Fransız vatandaşı öldürüldü.
Cumhuriyet ve Fransız İmparatorlukları
Devrimden sonra kısa süreli bir dizi yönetim denemesinden sonra Napolyon Bonapart 1799’da cumhuriyetin kontrolünü ele aldı. Kendini önce Birinci Konsül, daha sonra da günümüzde Birinci İmparatorluk (1804-1814) adıyla anılan devletin imparatoru ilan etti.
Napolyon Savaşları olarak bilinen bir dizi savaşın ardından, Bonapart ailesinin yardımıyla Napolyon kıta Avrupası’nın büyük bölümünü ele geçirdi. Yeni elde edilen bu topraklara daha sonra Bonapart ailesinin üyeleri Fransa’ya bağlı kral olarak atandı.
1815 yılında yapılan Waterloo Savaşı’nda Napolyon’un son yenilgisinden sonra Fransa’da krallık yönetimine geri dönüldü. Ancak bu kez kralın yetkilerine anayasal kısıtlamalar getirildi.
1830 yılında çıkan bir sivil ayaklanma olan Temmuz Devrimi’yle Bourbon Hanedanı tümüyle kaldırılarak anayasal krallığa dayanan Temmuz Monarşisi getirildi. Bu yönetim biçimi 1848 yılına dek sürdü.
Bu arada kurulan İkinci Cumhuriyet oldukça kısa süreli oldu. 1852 yılında III. Napolyon İkinci İmparatorluğu kurunca yıkıldı. 1870 yılında başlayan Fransa-Prusya Savaşı’nda yenilen III. Napolyon bunun üzerine tahttan indirildi ve bu yönetim rejimi de Üçüncü Cumhuriyet’in kurulmasıyla feshedildi.
Modern dönem Fransa Tarihi
Bu dönem 1914 yılında başlayıp günümüze kadar devam eden bir dönemdir. Fransa 17. yüzyıldan başlayarak 1960’lara dek bir sömürge devleti kimliğiyle var oldu. 19. ve 20. yüzyıllarda dünyanın dört bir yanında sömürge edindi. Sonuçta bu sömürge toprakları Fransa’yı İngiltere’den sonra ikinci büyük sömürge imparatorluğu haline getirdi.
1919 ve 1939 yılları arasında gücünün doruklarındayken Fransız Sömürge İmparatorluğu’nun yüzölçümü 12.347.000 kilometrekareye erişti. Fransa’nın Avrupa’daki toprakları da işin içine katılınca 12.898.000 kilometrekareye ulaşmış. Sonuçta Fransız egemenlik sahası dünya topraklarının %8.6’sını kaplar duruma gelmiş.
1.Dünya Savaşı’ndan da, II. Dünya Savaşı’ndan da galip taraf olarak çıkmasına karşın Fransa büyük bir insan kaybına ve maddi zarara uğramış. Avrupa’daki toprakları her iki savaşta da yer yer ya da tümüyle Alman güçlerince işgal edilmiştir.
Dördüncü Cumhuriyet Dönemi
1930’lu yıllara Halk Cephesi Hükümeti’nin yaptığı toplumsal yenilikler Fransa’ya damgasını vurmuştur. II. Dünya Savaşının sonrasında Dördüncü Cumhuriyet kurulmuş ve Fransa‘nın dünya siyasi ve ekonomik politikalarında etkili bir güç olarak kalabilmesi için ülkenin mevcut durumunun korunmasına çalışılmıştır. Fransa o zamana dek elinde bulundurduğu sömürge topraklarını korumaya çalışmışsa da daha sonra bu konuda sorunlar yaşamıştır.
1946’da Çinhindi’nin yönetimini yeniden ele geçirmek için yapılan harekât Birinci Çinhindi Savaşı’nın çıkmasına neden olmuş ve 1954 yılında Dien Bien Phu Çarpışması’nda Fransız güçleri bölgesel güçlere karşı yenilerek bölgeden çekilmişlerdir. Bundan yalnızca birkaç ay sonra, Fransa Cezayir halkının başlattığı bağımsızlık savaşında yine, hatta daha sert bir direnişle karşı karşıya kalmıştır.
O dönemde Pied-noir adı verilen milyonlarca Avrupa kökenli sakini olan Cezayir’in kontrolünü bırakıp bırakmamak konusunda Fransa’da büyük tartışmalar yaşanmış ve ülke bir iç savaşın eşiğine gelmiştir.
Beşinci Cumhuriyet Dönemi
1958 yılında istikrarsız ve zayıf durumda bulunan dördüncü cumhuriyetin yerine, yeni bir anayasa oluşturulması öngörülerek cumhurbaşkanının yetkilerini artıran ve günümüzde de hâlâ süren Beşinci Cumhuriyet’in kurulması kararına varılmıştır. Kurulan bu son cumhuriyetin başkanlığına Charles de Gaulle gelmiş ve Gaulle Cezayir’deki savaşı bitirecek önlemleri alırken ülkeyi de birlik içinde tutmayı başarmıştır.
1962 yılında Cezayir’in başkenti Cezayir’de yapılan barış görüşmeleriyle Cezayir Bağımsızlık Savaşı çözümlenmiş. Bu olay Cezayir’in bağımsız bir ülke olmasıyla son bulmuştur.
Son yarım yüzyıl içinde Fransa’nın Almanya’ya karşı yürüttüğü barışçıl tutum ve iş birliği ilişkileri Avrupa Birliği’nin ekonomik bütünleşmesinde esas teşkil etmiştir. Bu olumlu havanın en önemli sonucu Ocak 1999’da avronun birlik üyesi ülkeler arasında ortak para birimi olarak kabul edilmesi olmuştur.
Avrupa Birliği’nin önde gelen güçlerinden olan Fransa’da seçmenler Avrupa Birliği Anayasası oluşturmak için hazırlanan antlaşmayı halkoylamasında reddetmişse de, bu anayasa taslağının kapsadığı hükümleri bir antlaşma içinde uygulamaya sokmayı öngören Lizbon Antlaşması, Şubat 2008’de Fransız Parlamentosu’nda kabul edilmiştir.